Büyükada

Büyükadada keyifli bir pazar günü geçirme kararını yolda kararsız bir şekilde ilerlerken "Neden bugün adalara gitmiyoruz ki?" diyerek ortaya atmamla başladı. Kasım ayında olmamıza rağmen hava açıktı. Telefonda akşamüzeri yağış gösterse de o an muazzam bir hava vardı ve tek yol adalara gitmekti. Arabayı hızlıca park ettik. Bir sonraki vapura 5 dk vardı ve biz koşarak yetiştik. O an zafer kazanmış bir edayla oturduk vapurun üst katındaki koltuklara.

Ben kitap okudum (Son Romantikler - Txani Rodariguez), sevgilim telefondan oyun oynadı. İndiğimiz gibi havayı öv öv bitiremedik. Bizim için hava açtı sanki.. İlk işimiz meşhur Büyükada pastahanesine gidip kremalı börek oldu. Tavsiyemdir tatlı seviyorsanız bağımlısı olabilirsiniz.

Bonkör Cafe-

Sonrasında adanın sokaklarında yürüdük ve o muhteşem tarihi dokudaki evlere bakarak hayallere daldık. Yaklaşık bir buçuk saat yürüdük her yerde farklı bir doku, koku ile karşılaşıp geçmişte insanların bu evlerde geçirmiş olabileceği anıları kendimizce uyarladık.

Bu kadar yürümek bizi acıktırdı. Büyükada minibüslerinin olduğu durağın karşında yer alan Bonkör Cafeye gittik. Muh-te-şem dii!! İnanılmaz zevkli döşenmiş ve her materyal özel bulunarak tek bir çatıda birleştirilmiş. Bıçaklarını nereden temin ettiklerini sormadığım için bir tık pişmanım :(. Pizza yedik ve el yapımı harika bir ıce tea içtik. Bir iki fotoğraf çekildik ve tekrar kendimizi adanın sokaklarına attık. Saat geç olmuştu ama bir kahve içip öyle gitmek istiyorduk.

Maple Coffee de kahvelerimizi içtikten sonra yavaşça vapura doğru yol aldık. Vapura bindiğimiz gibi yağmur başladı :)

Bugün ada da ne kadar keyifli bir gün geçirdiğimizi birbirimize söyledik. Sanırım bazen böyle spontane olan planlar huzur verebiliyor. Tabii ki kış ayında olmamız ve sokakların bomboş olması da bir etkendi.

Tekrar görüşmek üzere Büyükada..

En yakın zamanda